Page 2 - dtcf-tanıtım-kitapcığı
P. 2
DİL ve TARİH-COĞRAFYA
FAKÜLTESİNİN TARİHÇESİ, VİZYON
VE MİSYONU
Adını, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat verdiği ve onun
yüksek uygarlık idealini gerçekleştirme isteği üzerine, 14 Haziran 1935’de Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nde kabul edilen 2795 sayılı kanunun 22 Haziran 1935 tarih ve 3035 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle kuruluşu tamamlanan Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi, Cumhuriyet Türkiyesi’nin benimsediği misyon ve vizyonun önemli bir parçasıdır. 23
Mayıs 1935 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan kanun tasarısında
Fakültenin kuruluş gerekçesi şöyle belirtilmiştir: “Hükûmet merkezimizde bir taraftan Türk
kültürünü bilgi metodu ile işleyecek tetkik ve araştırma kurumlarına olan ihtiyaç, diğer taraftan
orta öğretim kurumlarımıza ulusal dil ve tarihimizin bilimsel ve en yeni anlayışlarına göre
hazırlanmış öğretmen yetiştirmek ve bugünkü öğretmenlerimizin bu yönden bilgilerini
tamamlamak gereği, Ankara’da bir Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kurulmasını icâb
ettirmiştir”.
Tasarıyı olduğu gibi kabul eden Meclis Millî Eğitim Komisyonu, raporuna “İleride fakülteleri
toplayacak bir Ankara Üniversitesi kurulması” dileğini de eklemiştir. Genel Kurul görüşmeleri
sırasında söz alan Kültür Bakanı Saffet Arıkan, Fakültenin “Atatürk’ün yüksek dehâsından
doğan ve kendi eliyle kurduğu yarınların Tarih ve Dil hareketi, bunlara bağlı olan Arkeoloji ve
Coğrafya bilgileri için” açıldığını vurgulamıştı.
Ankara Üniversitesi’nin Fakülte olarak kurulan ilk akademik birimi olan Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi’nin şimdiki binası, ünlü Alman mimar Bruno J.F. TAUT tarafından 1937-1938
yıllarında projelendirilerek inşa edilmiş ve 1940 Kasım ayında öğretime açılmıştır.
13 Haziran 1946 tarihine kadar Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi, bu tarihten itibaren 4936 sayılı Üniversiteler Kanunu ile Ankara
Üniversitesi’nin bünyesinde yer almıştır.
Bugün, bir yandan, 80 yıla yakın köklü sayılabilecek geçmişinin geleneksel bilimsel değerlerini
ve reflekslerini korumak, diğer yandan da, akademi dünyasının hızla değişen koşullarına,
rekabetçi bilim ortamına hızla uyum sağlamak ve rasyonel düşünce ile akademik reformlar
2